Fenebezûhu verâe zuhurihim [34]

Nebz: azarlayarak, eleştirerek atmak ve inkar etmektir. Abdullah "nakzetmektir" diye okumuş. "Nebezûhu verâe zuhurihim", onu (kitabı) terketmeleri ve ondan yüz çevir­meleri için (kullanılmış) bir meseldir. (Keza) ona ihtiyaç duymamak ve onunla az ilgilenmek anlamıyla da "mesel" dir. Şa'bi: O (kitap) önlerindeydi, onu okuyorlardı, lakin onunla amel etmeyi önemsemediler, demiştir. [35] ... Misak'ı ve bağlayıcılığını önemsemediler. Yani (anlaş­mayı) gözetmediler ve ona iltifat etmediler. "Sırtın arkasına atmak"; atmak/reddetmek ve saygıyı elden bırakmayı ifade eden bir "mesel" dir.[36]... Onu unuttunuz ve umursanmayan, sırt çevrilen şey­lermiş gibi gördünüz/değerlendirdiniz/saydınız. [37] ... Yani ona sırt çevirdiler; misak'ı terk ettiler ve onunla amel etmediler. [38] ... Allah'ın emrini sırtlarınızın arkasına, ardınıza terk et­tiniz. Kavmimin durumunu yüceltiyorsunuz (ama) Allah'ı yüceltmeyi bırakıyor ve ondan korkmuyorsunuz. Bu Ferra'nın görüşüdür. Zeccac(a göre) anlamı (şöyledir): Allah'ın emrine sırt çevirdiniz; yani onu sırtlarınızın arkasına at­tınız, Arap, bir şeyi önemsemeyen herhangi biri için; falan­ca bu işi sırtının arkasına attı/sırt çevirdi, derdi. Ahfeş ise: "Veraeküm zıhriyya" (Allah) "ona iltifat etmediniz" diyor, anlamındadır, dedi. [39] Nebeze : Kendisine atfedilen cüz'i bir değerden dolayı bir şeyi bırakıp atmak/terketmektir. [40] (Fenebezühu verâe zuhurihim) Bu onları azarlamaktır. Yani onunla amel etmediler ve ayetlerini düşünmediler.[41] Hem klasik Arapça'da hem de günümüzdeki belli bazı bedevi kabilelerin dilinde "ittehezehu (ya da ce'alehu) zıhriyyen" tabiri "onu küçümsedi", "onu unuttu/gözden çıkar­dı" ya da "onu unutulacak/gözden çıkarılacak bir şey ola­rak gördü" anlamına gelmektedir ki, bu sonuncusu, yukarı­daki anlam örgüsü içinde en uygunu olarak gözüküyor. [42] "Verâe zuhurihim" ifadesi bir darb-ı mesel olup bir şey­den tamamen yüz çevirmek, ona hiç bakmamak için kulla­nılır. Araplar, bir kimsenin bir şeyden tamamen yüz çevir­diğini ifade etmek için "Ceale haze'l-emre verâe zehrihi/onu arkaya attı" derler. Çünkü arkaya atılan şeye artık ba­kılmaz. Bu ifade, yahudilerin Tevrat'tan tamamen yüz çe­virmelerinden kinayedir. [43] "Vetteheztumuhu veraeküm zıhriyye/Onu arkaya attı­lar." Burada istiare-i temsiliyye vardır. Allah'ın emri arkaya atılan ve kendisine değer verilmeyen bir şeye benzetilmiş­tir. [44] Alimlerin buraya aldığımız görüşlerinden de anlaşılaca­ğı gibi, mercek altına aldığımız bu ifade Araplarca tarihten günümüze kadar kullanılan bir deyimdir ve deyimi oluştu­ran kelimeler ancak mecazi anlamlarıyla değerlendirildikle­rinde maksud fark edilebilir. Klasik ve modern müfessirlerin bu mecazi ifadeyle ilgili yorumları şu noktalarda yoğunlaşmaktadır: a) Önemsememek b) İltifat etmemek c) Küçümsemek d) Sırt çevirmek e) Kulak ardı etmek vb. Ancak, Türkçe meallere bu gerçeklerin yansıdığını söy­lemek o kadar kolay değildir. Âl-i îmran: 3/187 üzerinde du­rulacaktır. Elmalı: ... Derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar. Çantay: ... onlar ise o sözü sırtlarının arkasına attılar. (Merhum Çantay, Bakara: 2/101 ve Hud: 11/92'nin tercümesinde parantez açmışken burada nedense böyle bir şeye gerek duymamış.) D.İ.B.:... onu arkalarına atıp... (D.İ.B.'in Hud: 11/92'deki ter­cümesi doğrudur.) Bilmen: ... onlar ise onu omuzlarının arkasına atıverdiler. Yavuz: ... onlar ise o söz ve teminatı sırtlarının arkasına attılar. (Yavuz, Bakara: 2/101'in tercümesinde ifadeyi "yüz çe­virmek" deyimini de kullanarak zenginleştirmiştir ki olma­sı gereken budur.) Davudoğlu: Onlarsa onu omuzlarının arkasına attılar. (Davudoğlu, Bakara: 2/101'de, ayeti, parantez açarak biraz da­ha anlaşılır kılmıştır.) Ateş: ...Fakat onlar verdikleri sözü sırtlarının ardına attı­lar ... Bulaç:... Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ... (Bulaç'ın Hud: 11/92'deki tercümesi daha aydınlatıcıdır.) T.D.V : ... onlar ise bunu kulak ardı ettiler ... Y. Öztürk: ... Ama onlar kitap'ı sırtlarının gerisine attılar. (Y. Öztürk'ün Hud: 11/92’deki tercümesi doğruya daha yakın­dır.) Atay: Ama, onlar o kitabı arkalarına attılar. (Atay'ın Hud: 11/92'deki tercümesi doğrudur. "Sırt çevirmek") A. Öztürk:... Fakat onlar bunu sırtlarının arkasına attılar. Koçyiğit ve Piriş: ... onlar onu arkalarına atıp umursamamışlar ... Hizmetli: ... Fakat onlar sözlerinden döndüler (Hizmetli'nin Bakara: 2/101 ve Hud: 11/92'deki tercümeleri de doğrudur.) Varol: ... onlar bu sözü arkalarına attılar ... (Varol'un Hud: 11/92 tercümesi doğrudur.) Görüldüğü gibi mütercimlerimizin çoğu söz konusu ifa­deyi "sırtlarının arkasına attılar" şeklinde tercüme etmişler. Bizce, ifadenin deyimsel niteliğini birebir yansıtacak Türk­çe karşılıklar varken böyle bir tercümeye başvurmak doğru değildir. Türkçe'de ibarenin bağlamı da dikkate alınarak değerlendirildiğinde, böyle bir ifadenin olmadığı, olsa bile en azından böyle bir ortamda yeterince anlamlı olmayacağı rahatlıkla anlaşılacaktır. Biz birisini vefa göstermediği sözü münasebetiyle hesa­ba çekerken ona; "Sen niye sözünü sırtının arkasına attın?" veya anlaşmaya sadık kalmayan birisine "Sen niye bunu sır­tının arkasına attın?" demeyiz. Bunun yerine; "Sen niye sö­zünde durmadın?" ya da "Neden anlaşmayı kulak ardı et­tin, sırt çevirdin, önemsemedin?" vs. deriz. Bu açılardan bakıldığında T.D.V. ve Hizmetli'nin tercü­melerinin doğru ve anlaşılır olduğunu kabul etmek gereki­yor. Koçyiğit ve Piriş'in tercümelerindeki "umursamamışlar" şeklindeki yorum da ibarenin doğru anlamına ulaşma­ya katkı sağlamaktadır. Netice olarak, mezkur ibarenin aşağıdaki şekillerde çev­rilebileceğine inanıyoruz: - Sırt çevirdiler. - Kulak ardı ettiler. - Ona sadık kalmadılar. - Onu önemsemediler. - Kulak asmadılar, vb. Örnek: Al-i îmran: 3/187: Vaktiyle Allah kendilerine kitap verilenler(in alimle­rin) den şu şekilde söz aldı; Celalim hakkı için onu insanla­ra anlatacak/açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz. Derken onlar ona sırt çevirdiler ...[45]


16.02.2009 tarihinden beri 3881 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 08:57